14 Nisan 2014 Pazartesi

SAHRA`NIN GÖZÜ



Uzaydan bakıldığında gözü andıran yapı, 1965 yılında Gemini 4 astronotları McDivitt ve White tarafından keşfedilmiş.Daha sonra, ilginç şekil astronotlara yön tayin etmede de yardımcı olmuş. 50 km çapındaki ilginç yapıyı yerden fark etmek ise mümkün değil."Richat Yapısı" denilen 50 kilometre çapındaki dairesel yapının, önceleri meteor taşının düşmesi sonucu oluştuğu düşünülse de coğrafyacılar tarafından jeolojik zamanda su ve rüzgar erozyonundan oluştuğu belirlenmiş. İlginç yapının yan kısımları, tortul kayaçlardan  oluşurken, ortasındaki dairesel yapılar ise 600 milyon yıllık bazalt ve volkanik taşlardan oluşuyor. Ancak yapının neden dairesel bir şekil aldığı ise gizemini koruyor.

ÇİN`DEKİ RENKLİ DAGLAR


Gansu eyaletinde bulunan sarı, turuncu ve zümrüt, yeşil ve mavi kırmızı renli bu kayalıkların gerçek olduğuna inanmak gerçekten zor.Uzmanlar, ilk görenlerde 'başarılı bir photoshop çalışması' izlenimi uyandıran bu jeolojik oluşumun 24 milyon yılda tamamlandığını belirtiyor.Jeolojik levha hareketleri ile meydana geldiği düşünülen Danxia yerşekillerine, su ve rüzgar erozyonu da son rötuşları da yapmış.Yoğun renkli vadiler, şelaleler ve doğal taşlarından geniş bir alanı kaplayan bu renk şölenigerçek üstü bir fotoğrafı veya tabloyu andırıyor.Kırmızı renkli kumtaşı ve çakıl taşlarının yüksek basınç altında birleşmesi ile meydana gelen ve 'konglomera' denen bu oluşum aynı zamanda araştırmacılar için eşsiz bir laboratuvar niteliğinde.Bölgedeki rehberler, kayalıkların yağmurdan sonra daha parlak renkler aldığını söylüyor. Bu nedenle turistik ziyaretler için bol yağmurlu ilkbahar ve sonbahar ayları tercih edilebilir.Ziyaretçi akınına uğrayan kayalıklar 2010 yılında UNESCO Dünya Mirası listesine girmiş.


31 Mart 2014 Pazartesi

PLİTVİCE GÖLLERİ


Plitvice  milli parkı, güneydoğu Avrupa’daki en eski ve dünya koruma listesine giren ilk milli parktır. Ayrıca UNESCO listesinde bulunan en populer milli parklardan da biridir. Hırvatistan‘ın Zagreb ve Zadar şehirleri arasında bulunan Plitvice, yaklaşık 20 hekterlık bir alanda ağaçlar, göller ve şellalelerden oluşuyor. Ormanın içinde 16 turkuaz renkli gölün ve bunları besleyen şelaleler ile köpüklü akarsuların oluşturduğu manzaranın gerçekten görülmesi gerekiyor.

Kaynak: http://seyahatgunlukleri.com/2013/08/26/hirvatistanda-bir-dogal-park-plitvice-golleri/

ÇİÇEK VADİSİ


Hindistan'daki Çiçek Vadisi Ulusal Parkı, bulutlara kadar uzanan dağların eteklerindeki binlerce çeşit çiçeği bünyesinde barındırır. İnanılmaz bir görsel şölen sunan vadide nesli tükenmekte olan hayvanlar da yaşamaktadır.


Kaynak:http://www.milliyet.com.tr/dunyanin-az-bilinen-dogal-tatil-galeri-1821413/?PAGE=9

KASHA KATUWE KAYALARI


Kasha-Katuwe Çadır Kayaları 7 milyon yıl önce şekillendiği tahmin edilen New Mexico'daki bu kayaları ortaya çıkaran sebep volkanik patlamalardır.Pek çok kaya oluşumda görüldüğü gibi hava koşulları ve erozyon yepyeni bir coğrafya oluşumunu destekler. Bu kayalar, Kapadokya'daki peri bacalarına benzemektedir.


Kaynak: http://www.engellilersitesi.com/galeri/c29bd65c-de90-e311-a7bb-14feb5cc13c9/4/#.U1ZrIre_nIU

18 Mart 2014 Salı

ŞEFFAF BALIK


JÖLEMSİ AMA SERT BİR YAPISI VAR
Stewart Fraser şeffaf yaratığı eline aldığında yüzeyinin balık pullarıyla kaplıymış hissi verdiğini, bunun, jölemsi ama oldukça sıkı bir yapıya sahip bir canlı olduğunu anladı. İçindeki turuncu dilden başka bir organı görünmediğini belirten balıkçı, saydam canlının ne olduğunu anlamaya çalıştı.Fotoğraflar Stewart Fraser ve akradaşları taraflarından çekildi ve halen bu yaratığın ne olduğu bilinmezken hayatlarında ilk kez böyle bir canlı ile karşılaşan balıkçılar şaşkınlıklarını gizleyemedi.
İÇİNDEKİ SUYU PÜSKÜRTEREK HAREKET EDİYOR
Araştırmacılar tarafından Stewart  Fraser ve arkadaşlarının çektiği fotoğraflar incelenirken resimlerdeki canlının Salpa Maxima aldı bir balık olduğu belirtildi. Türlerine nadir rastlanan bu canlılar Güney Okyanusu'nda sadece soğuk sularda yaşıyor. Bu balık, jölemsi vücuduna su çekip daha sonra bu suyu püskürterek, tazyik kuvvetiyle hareket ediyor.
Kaynak:http://www.posta.com.tr/yasam/HaberDetay/Seffaf-balik-hayrete-dusurdu-.htm?ArticleID=214317

(18.03.2014)

17 Mart 2014 Pazartesi

MAVİ DENİZ SALYANGOZU





“MAVİ EJDERHA” SALYANGOZUNUN GÖZ KAMAŞTIRICI GÜZELLİĞİ...
Bu resimlerde gördüğünüz harika bir güzellikteki canlı aslında birçok okyanus sularında yaşayan küçük bir salyangoz türüdür. Bilimsel Latince ismi “Glaucus  atlanticus”tür. Ama halk dilince Mavi Ejderha veya Mavi Okyanus Salyangozu olarak da bilinir.

Bu tür tipik olarak 6 cm boyuna kadar uzayabilir ve koyu mavi renklidir. Dünyanın bütün okyanuslarında ve ılıman tropikal sularda bulunur. Suyun üst kısmından dibe kadar yüzebilir. Glaucus atlanticus diğer salyangoz türleri ile beslenir. 
Mavi ejderhanın karnında gaz kesecikleri bulunur ve bunlar sayesinde bir şişme bot gibi suyun üzerinde yüzeysel olarak rahatlıkla kalabilir. Bilim insanları mavi ejderhanın su yüzeyinde nasıl hareket edebildiğini ise henüz keşfetmiş değiller. Yani rüzgarla mı, yoksa kendi içindeki sistemin sayesinde mi, bu henüz bilinmiyor.
Kaynak:https://www.facebook.com/media/set/?set=a.10151260648287750.454447.270290137749&type=1

(17.03.2014)




TAYLOR BUZULU


Antarktika’da bulunan çok sayıdaki buzuldan biri olan Taylor Buzulunun , burun noktasından bir demir oksit nehri akıyor. 2009’un Nisan ayında, bilim insanları Taylor Buzulunda ki  kükürt ve demir alaşımları üzerinde milyonlarca yıldır yaşamını sürdüren bir bakteri topluluğu bulduklarını açıkladı


.
Kaynak:http://www.mynet.com/haber/foto-analiz/taylor-buzulu-antarktika-519443-23

SALAR DE UYUNİ


''Salar de Uyuni''  Bolivya’nın güneybatısında kalan dev bir tuz gölü. Gölün özelliği, sadece bir karış yüksekliğindeki suların gökyüzünü bir ayna gibi yansıtması. Bu özelliği Salar de Uyuni’yi dünyanın en büyük yer aynası haline getiriyor.
Kaynak:http://www.mynet.com/haber/foto-analiz/salar-de-uyuni-bolivya-519443-17

14 Mart 2014 Cuma

AĞLAYAN KAYA

 Şehrin güneyinde yükselen Spil Dağı’nın mekan olduğu öykülerden biri de Niobe’ye aittir. Tantalos’un kızı olan Niobe Manisa’da doğmuş, yine efsaneye göre tanrıça Leto ile birlikte çocuklukları bu yörede geçmiştir. Daha sonra Thebai Kralı Amphion ile evlenen Niobe’nin, yedi kız, yedi erkek olmak üzere 14 çocuğu olur. Çocukluk arkadaşı ve Zeus’un eşi Leto’nun ise Apollon ve Artemis olmak üzere iki çocuğu vardır. Her fırsatta çocukları ile gururlanan Niobe’nin, kendisinin çok çocuğu olduğunu, Leto’nun ise sadece iki çocuğunun olduğunu söylemesi tanrıça Leto’yu öfkelendirir ve çocuklarından Niobe’yi cezalandırmalarını ister. Niobe’nin bütün çocukları, Apollon ve Artemis’in oklarıyla öldürülürler. Niobe, çocuklarının cesetleri başında günlerce ağlar. Sonunda tanrı Zeus, Niobe’nin haline acır ve ızdırabına son vermek için onu Spil Dağı eteklerinde taş haline getirir. 
Karaköy semti Çaybaşı Mevkii’nde kadın başı şeklindeki bu kayanın göz çukuru şeklindeki girintilerinden yakın zamana kadar sızan su damlaları Niobe’nin gözyaşları olarak yorumlanır ve halk arasında “Ağlayan Kaya” adıyla anılırdı.Yakından bakıldığında doğal bir kaya oluşumu, batı yönünde biraz uzaklaşılarak bakıldığında ise kadın başı şeklinde görünen bu kaya en çok ziyaret edilen yerlerden biridir. 

6 Mart 2014 Perşembe

BUZ MAĞARASI

Dünyadaki gerçek güzelliklerden biri; Eisriesenwelt mağaraları, doğal buz yontuları ve doğal buzul oluşumunda mükemmel bir yeraltı dünyası olup kendi türünün en büyüğü. Eisriesenwelt, Almanca’da ‘buz devleri dünyası’ anlamına geliyor.Doğal kireç taşı buz mağaralarından oluşan labirent şeklindeki yapı; Avusturya’nın Werfen kasabasında, Alpler'in Tennegebirge bölümündeki Hochkogel dağında, Salzburg’un güneyinden yaklaşık 40 kilometre ileride yer alıyor. Mağaranın sadece ilk bir kilometresi buzla kaplı ve sadece bu kısma turistlerin girmesine izin veriliyor; ancak bu kısım, mağaranın geri kalanının insanda nasıl bir his uyandıracağını açıkça gösteriyor: doğanın insanı büyüleyen becerileri. Mağaranın geri kalan kısmı kireçtaşından oluşuyor. Mağara, 1 Mayıs – 26 Ocak arasında her yıl ziyaretçilere açık. Bir mağaranın oluşması için birden fazla yol vardır. Eisriesenwelt, dinamik bir mağara; bu da geçit ve çatlakların, daha alçak girişleri yüksek açıklıklarla birleştirdiği anlamına geliyor, böylelikle, hava dolaşımı sağlanıyor, bunu aynı bir şömine gibi düşünebiliriz. İlkbahar ayında, eriyen buz, çatlaklardan kayalara doğru sızıyor ve su, mağaranın halen soğuk ve donmuş olan daha alçak alanlarına ulaştığında tekrar donuyor ve mağaranın içerisinden görülebilen mükemmel görünümlü bir buzul halini alıyor.


Kaynak:http://www.bilim.org/avusturyadaki-dunyanin-en-buyuk-buz-magarasi-eisriesenwelt.html
(06.03.2014)

KESİLDİĞİNDE KANAYAN AĞAÇ

KESİLDİĞİNDE KANAYAN AĞAÇ



(06.03.2014)

4 Mart 2014 Salı

KEOPS PRAMİDİ

Dünyanın yedi harikasından günümüze kadar ulaşan tek eser, Mısır'daki Keops Piramididir. Mısır'ın başkenti Kahire yakınındaki Nil Nehrinin batısında bulunan Giza Yaylasında bulunmaktadır. Büyük Piramit de denen Keops Piramidi, M.Ö. 2800 yıllarına doğru hüküm süren Mısır'ın 4. Sülale devri hükümdarlarından Keops'un mezarıdır. İkinci büyük piramit, Keops'un kardeşi olan ve O öldükten sonra firavun olan Kefren'e aittir. Küçük piramit ise M.Ö. 2500'lü yıllarda hüküm süren Mikerinos'a aittir.



Kaynak:http://ari.cankaya.edu.tr/~figen/keops.htm
(04.03.2014)

İSKENDERİYE FENERİ

Mısır'da İskenderiye Limanı'nın karşısındaki Pharos Adası üzerine yapılmıştı. Romalılar Mısır'ı ele geçirdikten sonra burada Ptolemaios (Batlamyus) olarak anılan bir devlet kurmuşlardı. İnşaası M.Ö. 285-246 yılları arasında süren Fener, bu devletin ilk iki kralı Ptolemy-Batlamyus-Soter ve Ptolemy tarafından yaptırılmıştı. Kaidesi ile birlikte 135 metre yüksekliğinde olan fener, beyaz mermerden yapılmıştı. Tepesinde bulunan, tunçtan yapılmış büyük bir ayna 70 kilometre uzaklıktan görülüyor ve limana giren gemilere rehberlik ediyordu.

25 Şubat 2014 Salı

PAMUKKALE TRAVERTENLERİ

Traverten sözcüğü, İtalya’da geniş traverten çökellerinin bulunduğu Tivoli’nin, Roma zamanındaki adı olan Tivertino”dan gelmektedir. Traverten çok yönlü, çeşitli nedenlere ve ortamlara bağlı, kimyasal reaksiyon sonucu çökelme ile oluşan bir kayadır.Termal su kaynaktan çıktıktan sonra, 320 m. uzunluğunda bir kanal ile traverten başına gelmekte ve buradan, 60-70 m.lik çökelmenin olduğu traverten katkatlarına dökülmekte ve ortalama 240-300 m. yol katetmektedir.Kaynaktan çıkan 35.6 °C sıcaklığında, içinde yüksek miktarda Kalsiyum Hidrokarbonat bulunan suyun havadaki oksijen ile olan teması sırasında Kalsiyum karbonat çökelmekte ve traverten oluşumuna sebep olmaktadır. Çökelti ilk etapta jel halindedir. Beyazlığın oluşumunda hava şartları, ısı kaybı, akışın yayılımı ve süresi etkilidir. Çökelme, termal sudaki karbondioksit, havadaki karbondioksit ile dengeye gelinceye kadar devam eder.Travertenler kartlarda ve bröşürlerde göründüğü gibi her zaman su ile temas halinde değildir. Su dolu travertenler daha güzel ve hoş göründüğü için fotoğrafları genellikle su dolu iken çekilir ve her zaman su dolu sanılır. Travertenlere termal su kontrollü olarak belirli bir program dahilinde verilmektedir. Fazla miktarda ve uzun süre aynı yere akıtılan termal su yosunlaşmaya ve dolayısı ile beyaz traverten alanlarında hoş olmayan kirliliğe sebep olmaktadır.Hem bu kirliliğin önüne geçmek hem de başlangıçta jel halinde olan çökeltiyi sertleştirmek için traverten alanları belirli süreler kurutulmak zorundadır. Ana traverten alanlarına girmek travertenin ilk oluşumda yumuşak jel halinde olması ve yüründüğünde ezilme ve kırılma meydana gelmesi sebebiyle her ne kadar yasaksa da gelen turistlerin suyla temasını sağlamak amacıyla eski araç yolu üzerinde oluşturulan yapay havuzcukların olduğu bölüm ve Güney Kapısı tarafında sonradan oluşturulan 5000 m2'lik traverten alanı turistlerin kullanımına açıktır.


Kaynak:http://www.derszamani.net/pamukkale-travertenleri-hakkinda-bilgi-kisa.html
(25.02.2014)